6 Ağustos 2011 Cumartesi

Oysa Eskiden Daha 'Şirin'diler...


Belçikalı çizer Peyo'nun ünlü karakterleri 'Şirinler', Hollywood işi bir filmle karşımızda. Zamanında 'Komünist' oldukları için suçlanan seri, bu kez kapitalizmin göbeğinde büyücü Gargamel'e karşı mücadele ediyor.



Uzun süredir Türkiye’de ikamet eden Belçikalı gazeteci Dirk Vermeiren’le birkaç yıl önce bir resepsiyonda tanıştığımda, sohbet sırasında “Avrupa patentli en ünlü çizgi roman karakterleri Tenten, Asteriks ve Red Kit hep Belçika kökenli. Bunun özel bir nedeni var mı?” diye sormuştum. Dirk’in yanıtı, son derece esprili oldu: “Bizde gerçek kahraman yoktur, onun için bütün kahramanlarımız çizgi romanlardandır.” Hoş, taa 70’lerin ortasında kuşağım için gerçek bir eğitim-kültür abidesi olan Doğan Kardeş’in sayfalarında karşılaşmıştım ama Belçika kökenli olduklarını unutmuşum, dolayısıyla Dirk’e hatırlatamadım; ‘Mantar Cüceleri’ ve ‘Sipru’ da ‘Belçikalı’ydı. 
Biz ‘Mantar Cüceleri’ olarak tanıdık 
Benim için bu çok çok eski iki dosttan birinin sinema serüveni bugün itibarıyla bizdeki salonlara da uğruyor. Bizim kuşak onları Doğan Kardeş dolayısıyla ‘Mantar Cüceleri’ olarak tanıdı,  80’lere gelince ve çizgi filmleri ekranda ‘ Şirinler’ adıyla gösterilince sonraki kuşağın belleğini bu farklı isimle yerleşti ve filmleri de bu isimle gösterime çıkıyor.

‘Size Marx dede diyebilir miyim?’ 
Önce bazı ayrımların altını çizeyim. Doğan Kardeş versiyonunda ‘Mantar Cüceleri’ adı altında boy gösteren bu minik mavi kahramanların lideri ‘Mantar dede’ydi, sonraki kuşaklar ‘ Şirinler’den mütevellit ‘Şirin baba’ olarak tanıdı bu kırmızı şapkalı tonton karakteri. En büyük düşmanları olan kötü kalpli büyücü Gargamel ve onun kedisi Azrail’dir (ki kedinin ismi ‘ Şirinler’ versiyonunda Azman’a dönüşmüştü).Gargamel’in, ‘Mantar cüceleri’ arasına nifak sokmak için yarattığı ve köylerine gönderdiği kızın ismi bizim kuşakta ‘Mantar kız’dı, sonraki kuşak terminolojisinde ‘Şirine’ olarak karşımıza çıkıyor.
Ama bu çizgi seri için asıl mesele onların ideolojik tarifiydi. Belçikalı çizer Pierre Culliford’un (ki ‘Peyo’ imzasını kullanırdı ve bu yüzden herkesin zihninde ‘Mantarlar’ın yaratıcısı olarak bu imza kalmıştı. 1928 doğumlu çizer 1992’de aramızdan ayrılmıştı), 1958’de yarattığı bu seri, yanlış hatırlamıyorsam 17 albümle okur karşısına çıktı. Orijinal adı ‘Les Schtroumpfs’tu ama bize dünyaya Amerikan patentli çizgi filmler üzerinden ulaştığı için genellikli orijinal isminin ‘The Smurfs’ olduğu hissiyatı popüler kültürün zihnine yerleşti (sanırım bir daha da çıkmaz). Meselenin ideolojik yanına gelince, ‘Mantarlar’ın (ya da ‘ Şirinler’in) sessiz sakin köyleri ve hırstan, işten, paradan uzak adeta komünal yaşamları, bu seriye “Alttan alta komünizm propagandası yapıyorlar” damgasının vurulmasına neden oldu. Üstelik başlarındaki ‘Mantar dede’nin (veyahut ‘Şirin baba’nın) kırmızı şapkası ‘Kızıllığı’, sakalları da Karl Marx’ı andırınca, bu teori iyiden iyiye güç kazandı. Gargamel’in bütün düşkünlükleri ve zaaflarıyla tam bir kapitalisti andırması da işin tuzu biberiydi.

Devir değişti kardeşim 
Daha önce duymamıştım ama yeni öğrendim, bu özelliklerinden dolayı çizgi serisi komünizmi özendirdiği gerekçesiyle Amerika ve birkaç ülkede yasaklanmış. Ama heyhat devran değişti, ‘ Şirinler’ (film bu adla vizyona girdiği için ben de yazının bundan sonraki bölümünde ‘Yeni neslin seçimi’ni kullanayım) artık Hollywood eliyle yeni bir ‘ticari meta’ ve filmi, ‘3 D’ formatıyla huzurlarımızda. ‘Evde Tek Başına 3’, ‘Never Been Kissed’ ve ‘Scooby-Doo’ serilerinin yönetmeni olarak bilinen Raja Gosnell’in yönettiği ‘ Şirinler’de hikâye kısaca şöyle: Köyleri Gargamel tarafından keşfedilenŞirinler’den altı kişilik bir grup (içlerinde ‘Şirin baba’ ve ‘Şirine’ de vardır), sihirli bir geçitten geçerler ve kendilerini Central Park’ta bulurlar. New York cangılında bir kozmetik firmasının genç tanıtım müdürünün hayatına girmek durumunda kalan Şirinler, hem peşlerinden gelen Gargamel’den kurtulmak, hem de bir an önce geldikleri yere geri dönmek için mücadele ederler. Bu arada hayatlarına dahil oldukları pazarlamacı Patrick Winslow’un hamile eşi Grace, onların ‘Şirinliklerinden’ çok etkilenir ve bu minik yaratıklara kol kanat gerer.
‘ Şirinler’in dünyasında insanlara yer yoktu. Çünkü bildikleri tek insan kötülük abidesi Gargamel’di. Gosnell’in filmi, belki de bu gerçeği göz önünde bulundurarak onları kendi dünyalarından alıp modern dünyanın ortasına atmış. Peki iyi mi olmuş? Hikâye daha çok bir ‘Zaman tüneli’ esprisine sahip. Film bu yapısıyla Jean Reno’lu ‘Ziyaretçiler’i ve de Nicolas Cage’li ‘Sihirbazın Çırağı’nı andırıyor. Manzara böyle olunca tabii işin orijinallikleri de törpülenmiş, mesela Şirinler’in köy hayatı sadece başlarda gördüğümüz türden küçük bir ayrıntıdan öteye gidememiş. Sanki hafiften bir kapitalizm eleştirisi de var ama bu da Winslow’un hırslı patronu Odile üzerinden yapılmış. Winslow’u hırslarından vazgeçirme çabası da bir başka ‘ince’ mesaj.
Sonuç olarak bu ‘ Şirinler’ bana fazla naif ve zorlama geldi ama tabii ki gerçek yargıyı filmin asıl muhatapları olan 5-10 yaş kuşağı çocuklar verecek. Oyunculuklara gelince;Gargamel’deki Hank Azaria öykünün en başarılı karakteri. Keza kedisi Azman da (ki bu iri yarı pisiciği dört ayrı kedi canlandırmış) bir başka sürükleyici unsur. CNBC-e’de yayımlanan ‘How I Met Your Mother’ dizisi sayesinde bizde de tanınan Neil Patrick Harris ise Winslow rolünde çok da etkileyici olmuyor.


Kaynak: Radikal

3 Temmuz 2011 Pazar

Kemal Sunal'sız 11. Yıl



Bazı insanlar var ki ne kadar paye verirsen ver, az kalır. Geldikleri gibi tertemiz giderler, arkalarında tek bir kötü hatıra bırakmadan. Kemal Sunal da öyle nadir bulunan kişilerdendi işte. Hiçbir zaman “jön” olmayan ama Şaban ya da Çöpçüler Kralı olan, her rolün hakkını veren, 50’sini geçtiğinde üniversite diploması alacak kadar alçakgönüllü ve idealistKemal Sunal’ın ölüm yıldönümü bugün. Bizi o kadar çok güldürebilen, aynı saflıkta biri var mı artık ekranlarda ya da beyazperdede? Maalesef yok. O yüzden de her sene yokluğu daha çok hissediliyor.
KAÇ KİŞİ KALDI GERİYE?
Gerçi; “Onun adını altın harflerle yazdırdığı, Yeşilçam döneminden kaç kişi kaldı ki?” diyebilirsiniz... Tamam, ne en sevdiğimiz filmlerin ardında imzası olan Ertem Eğilmez hayatta artık ne de pos bıyıklarıyla dünyanın en iyi babası Hulusi Kentmen... Her an düşebilirmiş gibi yürüyen, gülüşüyle en mutsuz insanı bile güldürebilecek Adile Naşit de yok. Acaba bir Cennetçam falan mı var? Sinemaya orada mı devam ediyorlar? Varsa çok iyi olur çünkü her yakışıklının, her güzelin yeri doluyor da onların yerini doldurmak mümkün olmuyor. Aynı nedenle ne zaman Münir Özkul ya da Erol Günaydın hastaneye kaldırılsa yüreğimiz ağzımıza geliyor...
Bugünü en sevdiğiniz Kemal Sunal filmlerine ayırın, gerçek hayattan biraz uzaklaşıp bolca gülün. O hayatta olsaydı emin olun hâlâ sizi güldürmek ve görmek istemediklerimizi göstermek için çalışırdı.

KEMAL SUNAL'I NE KADAR TANIYORSUNUZ?
Üniversiteye başladığında hangi bölümde okuyordu?
Vefa Lisesi mezunu Sunal, Marmara Üniversitesi Gazetecilik Bölümü’nde okuyordu. 12 Eylül döneminde yarım bırakmak zorunda kaldığı okulunu 1995 yılında tamamladı. Ancak Radyo, Televizyon ve Sinema Bölümü’nden mezun oldu. Sonra yüksek lisans da yaptı ve tezi kitap olarak yayınlandı.
İlk oynadığı film hangisiydi?
1973 yılında Ertem Eğilmez’in yönettiği, Emel Sayın ve Tarık Akan’ın başrollerde oynadığı “Tatlı Dillim” filminde Tarık Akan’ın basketbol takımında top koşturan oyunculardan birini canlandırdı. Fenomen haline gelen İnek Şaban’a giden ilk adım da bu rol oldu. Zeki Alasya ve Metin Akpınar da filmin oyuncuları arasındaydı.
Son oynadığı film hangisiydi?
Balalayka filminde oynuyordu ama filmin çekimleri için Trabzon’a giderken uçakta kalp krizi geçirdi ve hayatını kaybetti.
Kaç filmde oynadı?
Tam 82 film.
Filmlerden çok para kazandı mı?
O dönemde Yeşilçam’da kimse çok büyük paralar kazanmıyordu.
Evli miydi?
1974 yılında evlendi Gül Sunal’la evlendi. Çiftin Ali ve Ezo adında iki çocukları oldu.
UNUTULMAZ FİLM KARELERİ

- Onun tanınmasını sağlayan tabii ki Hababam Sınıfı’ndaki İnek Şaban rolü oldu. “Avet” deyişi, gülüşü, “oynak beyi” Şener Şen’le diyalogları, Halit Akçatepe’nin şakalarına verdiği karşılıklarla İnek Şabanherkes tarafından sevildi.
- Düttürü Dünya filminde hepimizin yerine dünyaya, hayata karşı zurna çaldı.
- Gülen Adam filmi, konusuyla da, Sunal’ın oyunculuğuyla da Jim Carrey filmlerinden farksızdı.
- Hanzo filminde şimdiki iddialı filmlerden çok daha iyi bir taşlamayla karşımızdaydı.
- İbo ile Güllüşah’ta zamanın çocuk yıldızı Gülşah Soydan’la başrolü paylaştı. Kemal Sunal filmde yine iyi yürekli ama “saf” bir karakter olarak karşımızdaydı.
- Japon İşi adlı filmde Fatma Girik’le şahane bir ikili olmuşlardı. Hatta Japon İşi’nin Fatma Girik’in en iyi filmlerinden biri olduğu bile söylenebilir. Âşık olduğu kızın aynısının robotunu Japonya’dan getirten genci konu alan ve oldukça komik sahneleri olan film, bugünkü birçok aşk filminden daha güzeldi.
- Köyden İndim Şehre, Metin Akpınar, Zeki Alasya ve Halit Akçatepe ile birlikte rol aldığı filmlerden biriydi. Film Kayserili kardeşlerin büyük şehirdeki maceralarını anlatıyordu. Define bulmak için köyden İstanbul’a gelen uyanık kardeşler arasında yine en safı Kemal Sunal’dı.
- Mavi Boncuk, muhteşem kadrolu, muhteşem müzikleri olan bir Ertem Eğilmez filmiydi. Kemal Sunalfilmde, Emel Sayın, Halit Akçatepe, Münir Özkul, Tarık Akan, Adile Naşit, Metin Akpınar ve Zeki Alasya ile karşımızdaydı. Sunal, ünlü assolist Emel Sayın’ı kaçıran arkadaşların hikâyesini anlatan filmde Bir Gece Ansızın Gelebilirim şarkısında geçen “Kapında sevinçten ölebilirim” sözlerini “Kapında soğuktan ölebilirim” diye söyleyerek hepimizi güldürmüştü.
- Şaban Oğlu Şaban’da Şevket Altuğ, Halit Akçatepe, Ayşen Gruda, Şener Şen ile oynamış, kah çarşaflı bir kadın, kah sünnet çocuğu olmuştu.
- Adile Naşit’in ve Ayşen Gruda’nın da rol aldığı unutulmaz kadınlar hamamında kavga sahnesiyle hatırlayacağınız Tosun Paşa filminde, Şener Şen de Şaban da Hale Soygazi’ye âşıktı. Film Tellioğulları ile Seferoğulları’nın bitmeyen düşmanlığını anlatıyordu.
- Deli Deli Küpeli filmindeyse akıl hastanesinden kaçan ve kendini kaymakam zanneden bir deli rolündeydi. Ancak gelmiş geçmiş tüm kaymakamlardan da daha iyi hizmet etmişti halka. 
- Gol Kralı, Kapıcılar Kralı, Bekçiler Kralı, Çöpçüler Kralı oldu ve bu sayede gönüllerin kralı olarak ayrıldı aramızdan.
- Gurbetçi Şaban, Gerzek Şaban, İnek Şaban, Orta Direk Şaban, Sosyete Şaban, Umudumuz Şaban, Atla Gel Şaban ve Şabaniye; Hababam Sınıfı’ndaki hiç ama hiç sıkılmadığımız Şaban karakterinin devamıydı.
ÖDÜLLERİ

1977: 14. Antalya Altın Portakal Film Festivali, En İyi Erkek Oyuncu, Kapıcılar Kralı
1998: 35. Antalya Altın Portakal Film Festivali, Yaşam Boyu Onur Ödülü, Kapıcılar Kralı
1989: 2. Ankara Film Şenliği, En İyi Erkek Oyuncu, Düttürü Dünya
Kaynak: Habertürk

1 Temmuz 2011 Cuma

6. Kolektif Yaz Kampı 11-17 Temmuz'da Dikili'de


Türkiye'nin dört bir yanından yüzlerce liseli ve üniversiteli öğrencinin katıldığı Kolektif Yaz Kampı'nın bu sene altıncısı gerçekleştirilecek.
Bu sene İzmir'in Dikili ilçesindeki Sotes Tatil Köyü'nde gerçekleşecek olan kamp hem bütün senenin yorgunluğunu öğrencilerin hep birlikte atacağı bir tatil olmasının yanında, herkese dolu dolu geçireceğimiz bir hafta yaşatacak.
İsteyenlerin bungalovlarda isteyenlerin çadırlarda konaklayacağı kampta sabah saatlerinde hep beraber kahvaltıyla başlanan güne; sinemadan tiyatroya, müzikten ritime, karikatürden heykele, akapelladan teknolojiye kadar 20'ye yakın atölye ile devam edilecek ve alanında uzmanlar eşliğinde hem öğrenip hem de üretilecek.
Atölye çalışmalarının ardından ise denizin ve kumun tadını çıkartmak için bolca vakit olacak.
Akşam saatleri ise hem ünlü sanatçıların, hem de üniversitelerden gelen müzik gruplarının konserleriyle; hem de çeşitli başlıklarda yapılacak tartışmalarla zenginleşecek.
İsteyenlerin katılacağı doğa gezileri iseyok edilmeye çalışılan doğal ve tarihi zenginlikleri yakından tanıma fırsatı olacak.
Geceleri, kamp alanında eş zamanlı sürecek film gösterimleri yapılacak ve filmlerin yönetmenleri ve senaristleriyle söyleşiler gerçekleşecek.
Bütün üniversiteliler ve liseliler, birlikte bir hafta da olsa kolektif bir yaşamı paylaşmaya, birlikte üretimlerde bulunmaya, eğlenmeye, gezmeye, tartışmaya, 6. Kolektif Yaz Kampı'na davetlidir.
Kamp ile ilgili gelişmeleri, kesinleşen sanatçı ve konukları internet kamp.kolektifler.net adresinden ve kampın facebook grubumundan takip edebilirsiniz. Kamp ile ilgili detaylı bilgi almak için site iletişimini,kolektifler.net@gmail.com mail adresini veya 05072253073 numaralı telefonu kullanabilirsiniz.
ayrıntılı bilgi için: http://kamp.kolektifler.net/

24 Haziran 2011 Cuma

"Anadolu'nun Kayıp Şarkıları" Belgeselinin Gösterimi Gerçekleştirildi



"Bundan 7 yıl önce Nezih Ünen, kurduğu ekiple Anadolu yollarına çıkarken böylesine büyük bir işe kalkıştığını bilemezdi. O anda tek düşündüğü, Anadolu'yu kameralar ve mikrofonlarla dolaşıp, modernize edeceği türküler kaydetmekti. Bu turu tamamladıktan sonra da, ıstanbul'daki stüdyosuna dönüp, eşsiz Anadolu müziklerini modern yaşama kazandırabileceği bir film ve bunun albümünü yapacaktı.
2002 yılında başlayan bu yolculukta elde edilen müthiş görüntüler ve müziklerle yapılan uzun çalışmanın sonuçları şok ediciydi. Anadolu'nun binlerce yıldır suskun kalan kültürleri, müzik ve görsellikte yapılan modern uygulamalarla, adeta görkemini bir kere daha dünyaya haykırmak istiyordu!

Bunun üzerine Nezih Ünen bu çalışmayı derinleştirmeye karar verip, 2005 yılında daha geniş bir kadroyla tekrar Anadolu yollarına çıkıldı. Bu, daha önce benzeri hiç yapılmamış bir film olacaktı. Senaryoyu bizzat Anadolu yazacak, şarkıları da Anadolu halkı kendi ortamında, provasız söyleyecekti. Sonra da bu şarkılara modern düzenlemeler yapılarak ortaya gerçek yaşamın içinden yaratılmış ilk müzikal film çıkacaktı.

Çekimler tamamlandığında Nezih Ünen, bu projeyi şekillendirmeye çalışırken, projenin kendisini şekillendirdiğini söylüyordu. Anadolu'da yaşadıkları ve gördüklerinden o kadar etkilenmişti ki, bu filmi izleyen herkesin yaşadıklarına tanık olmasını istiyordu."

"Osama" filminin gösterimi yapıldı



Çaresizlik ve azim üzerine son derece dokunaklı bir öykü anlatan bu ilk film, Afgan sinemasından çarpıcı bir örnek... 

Baskıcı Taliban rejimi altında yaşayan 12 yaşındaki bir kız ve doktor annesi, bir hastanedeki işlerinden olunca düpedüz ev hapsine mahkûm olurlar; çünkü yanlarında “yasal bir eşlikçi” - yani erkek bir aile üyesi- olmadan evden çıkamamaktadırlar, hayatlarını kazanmaları da yasaktır. 

Annenin hem kocası hem de erkek kardeşi ölmüş olduğundan aileyi geçindirebilecek kimse yoktur. Bu yüzden anne, büyükanneyle birlikte, kızının saçını kesip kıyafetini değiştirerek onu erkek kılığına sokmaya karar verir. Kimliğinin açığa çıkmasından korkan küçük kız kendisine Osama adını verir ve öldürülmüş babasının arkadaşı olan mahalle sütçüsünün yanında çalışmaya başlar. 

Sütçü ne iyi niyetli ve cömertse de, genç Osama’nın önünde uzanan yolculuk vicdansız karakterler ve tehlikelerle doludur. Artık bir “oğlan çocuğu” olduğu için mahalledeki diğer erkek çocuklarla birlikte Medrese’ye götürülür. Burası, aynı zamanda Taliban’ın askİstanberi eğitim merkezidir...

Gençlik Filmleri Festivali Radikal'de




Gençlik Fimleri Festivali’nin “Genç Yönetmenler Kuşağı” kapsamında 21-24 Aralık tarihleri arasında İstanbul, İzmir, Ankara, Eskişehir, Bursa ve Kocaeli’de genç yönetmenlerin kısa filmlerinin ücretsiz olarak gösterimleri yapılacak. Festivalin açılışı 21 Aralık’ta İstanbul, Ankara, İzmir, İzmit ve Bursa’da 26 aralıkta ise Eskişehir’de olacak. Daha sonra ise çeşitli üniversitelerde ve Anadolu’da izleyicilerle buluşacak.
Gençlik Filmleri Festivali, alışık olduğumuz kısa film yarışmaları gibi değil. Başta yarışma kültürüne karşı olduklarını üstüne basa basa belirtiyorlar ve çeşitli yarışmalar düzenleyerek seçilen filmlere belirli ödüller koyan yarışmaların, sinemanın gelişmesi ve yaygınlaşması adına hiçbir fayda sağlamadıklarını düşünerek, bu festival kapsamında oluşturulan Film Seçme Ekibi ve Festival Danışmanları’nın ortak fikirleri doğrultusunda olabildiğince fazla filme yer vermeyi amaçlıyor. Çeşitli üniversitelerde ve oluşturulan film atölyelerinde geniş kitlelere ulaşarak genç yönetmenlere destek olmayı planlıyor. Festival destekçileri arasında Yetkin Dikinciler, Ece Temelkuran, Erkan Can, Bennu Yıldırımlar, Halil Ergün, Hüseyin Karabey, Aydın Sayman ve daha bir çok isim yer alıyor.
Festival düzenleyicileri, kendilerince Kolektif Sineme Ekibi diye adlandırdıkları, festivalin direk kurucaları ve sinemayla ilgilenen bağımsız öğrencilerden oluşuyor. 2007′den bu yana çeşitli sinema atölyeleri düzenleyip, kısa filmler çekip, çok sayıda film gösterimi yaparak, bu filmlerin oyuncu ve yönetmenlerini ağırlayarak söyleşiler düzenleniyor. Kolektif Sinema’ya katılmak ve festival gönüllüsü olmak için ise; genclikfilmlerifestivali@gmail adresinden iletişime geçmek mümkün.
Festivale film göndermek için gerekli tek şart; kısa metrajlı film olması. Konu sınırlaması ya da ortak bir tema yok ancak; festivalin içeriğiyle benzeşen filmlere öncelik tanınacak.
Film gönderimleri genclikfilmlerifestivali@gmail adresinden yapılacak.
Festivalle ilgili ayrıntılı bilgiye yine www.genclikfilmlerifestivali.org adresinden ulaşmak mümkün.
İmge Balık- radikal